BURSASPOR’a adanmış hayatlar 2

Ellerini çenesine yaslamış tam karşısında duran skorboarda bakıyordu Alper. Ona saatler gibi gelse de yaklaşık 1 dakikadır aynı şey yazıyordu skorboardda.

90:00 BURSASPOR: 2 BEŞİKTAŞ A.Ş. : 1

 

Etrafında ki insanlar büyük bir kaos halindeydiler. Kimisi radyodan maçı dinliyor, kimisi telefonla birilerini arayıp İstanbul da ki maçtan haber almaya çalışıyor, kimisi geri sayım yapıyordu. Ellerini yüzüne kapadı Alper. Saçlarında gezdirdi. Kalp atışları hızlanmış bir ses bekliyordu. Çevresindeki insanlardan biri bağırmalıydı artık bitti diye. Aklına o yıl geldi. Her şeyden daha çok unutmak istediği o lanet yıl. Gene aynı haldeydi Sakarya da. Koltuğuna oturmuş dakikalarca skorboarddaki yazıya bakmıştı.

90:00 BURSASPOR : 1 SAMSUNSPOR : 0

 

Gözleri kararmış ağlamak istemiş ağlayamamıştı. Sözü vardı babasına. Sonuç ne olursa olsun başı dik girecekti dönüşte şehrine. Liseye yeni başlamış bir çocuktu daha Alper. Babası mahallesinden kalkan otobüse bindirmiş Alper den yaşça büyük amcaları abileri uyarmıştı. Aman dikkat edin Alper’ime. Sonra Alper’e dönüp; bak oğlum ne olursa olsun sen TEKSASLISIN sen BURSASPORLUSUN eğmeyeceksin başını demişti. Sözünü tutacaktı Alper. Hiç eğmedi başını. İçi yandı ciğeri yandı kalbi durdu ama eğmedi. Öylece bakakaldı skorboarda. Etrafında kimseyi görmedi. Aynı otobüsle geldikleri bir abinin radyoyu yere fırlatması radyonun parçalanmasıyla bitmişti her şey. Radyo gibi yüreği de parçalanmıştı Alper’in. Sanki nefes alamıyordu. Olmaz denilen olmuştu. Kırk yıllık çınar küme düşmüştü. Hani eflasyon düşerdi, hükümet düşerdi ama Bursaspor düşmezdi. Bunları düşünürken bir cop yedi Alper omzuna. Düştü koltuğundan. Ardından bir tekme daha yedi bir başka polis tarafından. Hemen bir abisi koştu yanına kaldırdı toparladı çocuğu. Beraberce çıktılar staddan. Acıdı mı dedi abisi. Hissetmemişti ki Alper. Zaten içi kanıyordu nasıl hissedebilirdi. Yok dedi acımadı. Oysa ki acımıştı ama ne omzu nede polisin tekme attığı yer. Damarlarında bir barut yanıyordu sanki. Bütün vücudunu yakıyor kalbine gelince kalbini patlatıyordu. Otobüse bindi. Hiç konuşmadı kimseyle yerine oturdu. Bir an önce buradan gitmek istiyordu. Şehrine gidip ovanın yeşiline dağın beyazına kavuşmak istiyordu.

 

Şimdi 21 yaşındaydı Alper. 6 yıl önce henüz lise çağındaki bir çocukken kaldığı gibi kalıvermişti koltuğunda. Sonra bir uğultu duyuldu. Alper o yöne baktı. Gülen suratlar gördü. O suratlar ki 47 yıldır aynı özlemle yanıp tutuşmuş kişilerin suratlarıydı. O suratlar ki nadir gülüşlerinden birini yaşıyorlardı bu stadda. Önüne baktı sahada bir kamera çemberinin içinde zıplayan bir adam gördü. Bursasporlu futbolcular koşuşturuyor birbirlerine sarılıyor şampiyonluğu doyasıya kutluyorlardı. Ne yapacağını bilemedi Alper. Etrafında kimisi ondan genç kimisi ondan yaşlı bir dünya genç Bursasporlu vardı. Hepsini sevgiyle kucakladı. Küçük çocukları havalara zıplattı sevinçten. Yetmiyordu ama bu Alper‘e içi içine sığmıyordu. Koştu tellere. Bir çırpıda atladı sahaya. Çime gelince eğilip çimi öptü. Sanırım dünyanın en mutlu yirmi bin insanı o an onunla o staddaydı. Kalktı ayağa. Kollarını açıp koşarken sahanın ortasına doğru gözlerinin bulanıklaştığını gördü. Başından beri hapsettiği göz yaşları ıslatıyordu yanaklarını. Kendini bildiğinden beri çok fazla ağladığı görülmemişti Alper’in. Üç diye hatırladı Alper. Evet evet üçtü.

 

İki sene önce babasını kaybetmişti Alper. Dik durmalıyım aileme ben destek olmalıyım demişti. Cenazede bile akıtmamıştı göz yaşını. Babasını taşırken omuzlarında gözlerinden yaş dahi düşmediğini görenler gıptayla bakmıştı Alper’e. Kanser hastasıydı babası. Ciğerleri bitmişti artık. Son görüşmelerinde babası sesi dahi çıkmayarak otur demişti oğluna. Yatağını göstermişti. Oturmuştu Alper. Bak oğlum demişti babası. Hayatında üç şeye sahip çık. Birincisi ben artık olmayacağım bu yüzden annene. Uzun uzadıya öksürüklerle kesiliyordu babasının konuşması. İkincisi diye devam etti baba. Ailene dedi. Ailene sahip çık ki zor gününde sana sahip çıkacak bir ailen olsun. Üç dedi. Biraz bekledi. Şeref ve namusuna dedi. Anlamıştı Alper. Anlamıştı babasını ama gözlerinin önünde eriyip gidişine engel olamamıştı. Tek çocuktu Alper. Bu zor zamanda annesine destek olabilecek bir tek o vardı. Birkaç günü böyle geçti. Sonra üniversiteyi bırakıp babasının dükkanını işletmeye karar verdi. Adamın hastalığından dolayı çıraklar pek ilgilenememişti dükkanla. Babasının masasına geçti. Ivır zıvırları topladı masadaki çekmecelere kaldırdı. Sonra gözü masanın ucundaki resme takıldı. Baba annesiydi bu resimdeki. Babasının söylediklerinin hatırladı. Bir demişti annene sahip çık. Yandaki resme baktı küçüklüğünü gördü resimde. Annesi babası Alper’in yanına geçmişti. Dün gibi hatırladı o günü. Sekiz yaşına basacakken Alper babası ona kocaman timsah şeklinde bir pasta getirmişti. Resimde de ailecek Alper’in yaş gününü kutluyorlardı. İki ailen demişti Alper’e babası. Tekrardan babasının dediklerini hatırladı. Üç şeref ve namustu. Masanın ucuna bakması yetti Alper’in. O anda boşaldı yaşlar gözünden. Babası şeref ve namusu temsilen bir BURSASPOR filaması koymuştu masasına. Cenazede bile ağlamayan o buz adam şimdi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. ŞEREF dedi ağlarken. ŞEREF diye yineledi BURSASPOR armasına bakarken.

 

Gökyüzüne baktı Alper haykırdı. Baba dedi bak şampiyonuz. Oralarda bir yerlerdesin biliyorum. İzliyorsun beni. Şampiyonuz diye öyle bir bağırdı ki babasının duyduğuna emindi. Göz yaşları çenesine değdiğinde ilk ağlayışını hatırladı. Sakarya dan dönüş yolundaydı. Babasının elleriyle bindirdiği otobüste dönüş yolunda en öne geçmeyi rica etmişti amcalarından. İçi o kadar sıkılıyordu ki midesi bulanıyordu artık. Belki yolu görmek ferahlatabilirdi içini. Midesinin bulantısını engelleyebilirdi. Bir kaç arka koltukta bir amca konuşuyordu gözlerinden yaşlar dökülerek. Hak etmedik düşmeyi diyordu. Kırk sene ne cefa çektik bu takımın uğruna peşine takıldık Türkiye’yi gezdik. Özümüz gibi kabullendik. Muhtar Bey’i abimiz bildik Ersel’i, Mesut’u, Müfit’i kardeşimiz bildik. Sedat’ı oğlumuz Okan’ı, Murat’ı, Ender’i, Adnan’ı, Ercüment’i, Selim’i torunumuz bildik. Nejat’ı, Baliç’i içimizden bildik. Biz hak etmedik düşmeyi. Hak-et-me-dik!!!

 

Alper çok etkilenmişti amcanın söylediklerinden. Arkasını döndü ağladığını görünce bir damla yaşı oda kaçırdı göz kapaklarından. Radyoda eski bir şarkı çalıyordu hafiften. Dinledi anladı sözlerini. Yıllar sonra hala Bursaspor demesine bu şarkı sebep olacaktı belki de. Gözünden akan yaşları tutamıyordu artık. Nakaratının gelmesini bekledi şarkının ve ayağa kalkıp bağırdı. Gözünden akan yaşlar sel olurken bağırdı. Stadda donup kaldığı anda içine dolan bütün kötü havayı atmak için bağırdı. İçindeki tüm acıyı kusmak için bağırdı. BURSASPOR için bağırdı:

 

SEVDİM SENİ BİR KERE BAŞKASINI SEVEMEM DELİ DİYORLAR BANA DESİNLER DEĞİŞEMEM !!! 

 

Dilhan Ocakbaşı

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu